Sağlar arası kazandırma işlemi olarak bilinen anne veya babanın sağlığında evlatlarına mal vermesi hukuki koşulları sağlamak sureti ile yapılabilir. Türk Borçlar Kanunu bu kapsamda gerekli düzenlemeleri yapar. Baba çocuğuna irade beyanı esas alınmak sureti ile devir işlemi yapabilmektedir. Kişi, mülkiyeti üzerindeki mallar üzerinde tam tasarruf yetkisine sahip olduğundan bu tür bir işlem yapılabilir.
Miras hukuku uyarınca muris miras bırakan olarak adlandırılırken murisin terekesi mal varlığını ifade eder. Muris, sağlığında terekesinde yer alan mallar üzerindeki mülkiyet hakkını kanun çerçevesinde tasarruf özgürlüğü içinde kullanabilir. Devir işlemleri yapılacağı zaman bunun mirastan mal kaçırma niteliği taşımamasına dikkat edilmelidir. Murisin terekesi üzerindeki tasarruf hakkı kanunda öngörülen sınırlara uyulmak sureti ile kullanılabilir.
Baba Miras Dağıtımında İstediği Gibi Hareket Edebilir mi?
Tereke miras bırakanın mal varlığıdır ve murisin terekesi üzerinde kanun kapsamında sınırlar dahilinde tasarrufta bulunma hakkı vardır. Tasarruf edilebilir kısım olarak adlandırılan ve murisin tasarruf özgürlüğü kapsamında yer alan bazı mallar üzerinde miras bırakan dilediği gibi hareket edebilir.
Saklı paylı mirasçıların saklı payları dışında kalan kısım tasarruf edilebilir alan olarak kabul edilir. Muris malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunacağı zaman saklı paylı mirasçıların haklarını korumak kaydı ile malvarlığını istediğine bırakabilmektedir. Saklı paylı mirasçıların payları korunduğu takdirde baba, mirası üzerinde dilediği gibi hareket edebilmektedir.
Baba Mirasını Tek Çocuğuna Bırakabilir mi?
Baba, mirasını hukuki kaidelere uymak koşulu ile dilediği kişiye bırakabilir. Miras hukuku kapsamında hareket edildiği sürece murisin mirası üzerinde dilediği tasarrufu yapmasında kanun bir sakınca görmez. Muris yaşarken hukuka uygun şekilde mirasını dilediği kişiye bırakması durumunda geçersizliği ileri sürülememektedir. Muris öldükten sonra ise mirasçılar saklı paylarının ihlal edildiğini öne sürerek tenkis davası açabilir.
Miras bırakan saklı paylı mirasçıların haklarına dokunmadığı sürece malvarlığını yaşarken dilediği kişiye verebilmektedir. Murisin vasiyet etme yolu ile ya da mirasçı atamak sureti ile mirasını bırakma özgürlüğü kendisine tanınır. Buradaki hukuki engel saklı paylı mirasçıların paylarının korunmasıdır. Miras Hukuku saklı paylı mirasçı olarak tanımlanan kişileri aşağıdaki şekilde belirler:
- Murisin hayatta olan eşi,
- Murisin ana, babası,
- Murisin alt soyu,
- Kan hısımları,
- Devlet.
Muris Sağken Miras Paylaşımı Yaparsa Diğer Mirasçıların Yapabilecekleri
Muris yaşarken miras paylaşımı yaptığında Miras Hukuku’na uygun hareket ederse bunda bir sorun olmaz. Vasiyetname yaparak ya da miras sözleşmesi kapsamında murisin mirasçılar arasında mal paylaşımı yapabilmesi mümkün olurken şekil şartına uyulması zorunludur. Muris hayatta iken yapılan bu işlemlere mirasçılar karşı çıkamaz. Muris öldükten sonra ise mirasçıların hukuki açıdan yapabileceği bazı işlemler söz konusudur.
Mirasçıların yapabileceği işlemlerden biri tenkis davası açmaktır. Muris yaşarken miras paylaşımı yaptığında ve Miras Hukuku kapsamında belirlenen sınırlar aşıldığında mirasçılar murisin ölümünün ardından tenkis davası açabilmektedir.
Mirastan mal kaçırma davası olarak da bilinen muris muvazaası babanın sağken mal kaçırması durumunda açılabilecek davalardan biridir. Bunun yanı sıra diğer mirasçıların haklarından biri de ölüme bağlı tasarrufun iptali davasıdır. Bu sayede terekenin yeniden paylaşımı talep edilebilir.
Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?
Türk Medeni Kanunu uyarınca miras paylaşımı yapılırken kanuna uyulması zorunludur. Miras Hukuku zümre sistemine göre hareket edilmesini gerekli kılmaktadır. Miras Hukuku kapsamında ise zümre sisteminde derecelendirme esastır. Murisin birinci dereceden mirasçıları alt soyudur. Birinci dereceden mirasçılar murisin terekesi üzerinde eşit haklara sahiptir.
Yasal mirasçı sıfatını taşıyan evlatlar murisin saklı paylı mirasçılarıdır. Alt soya ait saklı pay ise miras payının yarısını teşkil eder. Murisin yasal mirası üzerinde evlatlarının yarı orandaki saklı payını koruması zorunludur. Bu uygulama her evladı için ayrı ayrı geçerlidir. Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin miras paylaşımına ilişkin vermiş olduğu 02.02.2018 tarihli kararı şu şekildedir:
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “Uyuşmazlığın, miras bırakanın sağlığında taşınmaz üzerindeki zilyetliğini davalının tutunduğu günsüz senetle davalıya devredip devretmediği, miras bırakanın ölümünden sonra terekenin mirasçıları arasında paylaşılıp paylaşılmadığı, paylaşım varsa uyuşmazlığa konu taşınmazın paylaşım sonucu hangi tarafa isabet ettiği yönlerine ilişkin olduğu, mahkemece bu yönden yapılan araştırmanın hüküm kurmaya elverişli olmadığı,” açıklandıktan sonra “paylaşıma dayanan davalı taraftan bu hususa ilişkin delillerinin sorulması, paylaşım yapılmışsa, paylaşımın yapılmadığını iddia eden tarafın bu taşınmazdaki hissesine karşılık ne aldığı, taşınmaz almışsa nereden aldığı ve kimin adına tespit edildiğinin araştırılması, çok uzun süreli kullanmanın harici paylaşımın karinesi olduğunun düşünülmesi, paylaşımda eşitliğin zorunlu bulunmadığının göz önünde tutulması, davalı tarafın dayandığı günsüz hibe senedinin tarihinin belirlenmesi, taşınmaz üzerindeki zilyetliğin davalıya hibe eden tarafından devredilip devredilmediğinin saptanması, bunun için senette imzaları bulunan senet tanıkları ile aza ve muhtarın beyanlarına başvurulması, tüm deliller toplanarak ve birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli parselin tespit gibi … adına tesciline, beyanlar hanesinde herhangi bir değişiklik yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye temyiz karar harcının temyiz edenlerden alınmasına, 02.02.218 gününde oybirliği ile karar verildi.
Miras Hukuku ve Miras
Bir kişinin ölümüne bağlı olarak geride bırakacağı tüm mal varlıkları, borç ve alacakları miras olarak adlandırılır. Muris olarak adlandırılan miras bırakanın mal varlıkları terekesidir. Miras bırakanın ölümünün ardından tereke üzerinde hak sahibi olanlar mirasçı olarak adlandırılır. Miras Hukuku kapsamında mirasçılar zümre sistemine uygun olarak belirlenir.
Yasal mirasçılar mirasta hak sahibi olanlardır. Bu kişiler murisin terekesini yasal olarak payları oranında devralır. Mirasçılar murisin terekesi üzerindeki malların yanı sıra borç ve alacaklarına da payları oranında ortak olur. Türk Medeni kanunu yasal mirasçıları; ana, baba, alt soy, sağ kalan eş, evlatlık ve devlet olarak belirler. Miras bırakanın alt soyu evlatları, torunları ve sonra gelen kişilerdir.
Yasal mirasçıların yanı sıra bir de atanmış mirasçılar bulunur. Atanmış mirasçılar ise murisin mirasçısı olmamakla birlikte miras bırakanın vasiyeti ile mirasta hak sahibi olur. Murisin ölümü ile terekesi öncelikle yasal mirasçılara geçmektedir. Muris ölmeden önce vasiyetname yapmak sureti ile mirasını başka kişilere ya da hayır kurumu gibi oluşumlara bırakabilir. Bunu yaparken kanunda belirlenmiş olan sınırlara uymak zorundadır.
Vasiyetname yapılarak mirasa dahil edilen kişiler atanmış mirasçı olarak tanımlanır. Vasiyetname yapılarak ya da miras sözleşmesi oluşturmak sureti ile mirasa dahil edilenler atanmış mirasçılardır. Murisin terekesi ölümüne bağlı olarak geride kalan mal varlıklarını kapsar. Bu mal varlıklarına borçların yanı sıra alacaklar da dahildir. Murisin aktif mal varlıkları içinde alacakları yer alırken borçları pasif mal varlığı kapsamında kabul edilir.
Mirasçılık Belgesi Nedir?
Murisin ölümü ile mal varlıkları mirasçılara devreder. Mirasçılar tereke üzerindeki alacakların yanı sıra borçlara da ortak olur. Mirasçılar miras paylarını devralacakları zaman birtakım işlemleri yapmak zorundadır. Mirasçıların mirasçı olduklarını ispatlaması için mirasçılık belgesi olarak da bilinen veraset ilamı çıkarması zorunludur. Bu belge herhangi bir mirasçı tarafından çıkarıldığında diğer mirasçılar için de geçerli olur.
Mirasçılık belgesi ya da veraset ilamı noter kanalı ile çıkarılır. Noter kanalı ile çıkarılması sırasında başvuran mirasçının mirasçı olduğu ile ilgili eksik bilgiler söz konusu ise Sulh Hukuk Mahkemesi’nden veraset ilamı alınabilir.
Miras Hukuku ve Zümre Sistemi
Miras Hukuku zümre sistemi üzerine kuruludur. Derecelendirme sistemi olarak da bilinen zümre sistemi kapsamında mirasçılar öncelik sırasına göre gruplara ayrılmaktadır. Mirasçı mirasçılık hakkını kullanacağı zaman öncelik sırasına göre hak sahibi olmaktadır. Derecelendirme sistemi Türk Medeni Kanunu kapsamında düzenlenirken zümrede mirasçısı olabilmenin koşulu miras bırakanın kan hısımı olmaktır.
Miras hakkı kullanılacağı zaman murisin yakın akrabalarının dahil olduğu belirli zümrelere ayrılan mirasçılar öncelik sırasına göre ve kanunda yer alan düzenlemeler kapsamında mirasçılık hakkını kullanabilir. Mirasçıların öncelik sırası her bir zümre tarafından belirlenir. Önceki gelen zümredeki mirasçıların varlığı durumunda sonraki gelen zümredeki mirasçılar miras hakkını kullanamaz.
Mirasın adil bir şekilde dağıtılabilmesi için zümre sistemindeki sıraya göre hareket edilmesi uygun olmaktadır. Mirasçı zümresi Türk Medeni Kanunu uyarınca düzenlenir. Bu kapsamda birinci derece mirasçılar, ikinci derece mirasçılar, üçüncü derece mirasçılar ve saklı paylı mirasçılar kanun uyarınca sahip oldukları haklarını kullanabilir.
Birinci Zümre Mirasçıları
Birinci zümrede yer alan mirasçılar miras bırakanın alt soyunu oluşturmaktadır. Miras bırakanın çocukları, torunları ve sonraki nesiller miras bırakanın terekesi üzerinde yasal olarak hak sahibidir. Miras bırakanın terekesi üzerinde yasal haklara sahip olan çocukların miras payı eşittir.
Miras bırakanın vefatından önce ölen çocuğu varsa onun yerini vefat eden çocuğunun kendi alt soyu doldurur. Bu sayede mirasın alt soylar arasındaki dağılımda adaletin tesis edilmeye çalışılması söz konusu olmaktadır.
İkinci Zümre Mirasçıları
Miras bırakan yani murisin ikinci derece mirasçıları ana, babası olmaktadır. Murisin ana ve babası mirasçı sıfatı ile eşit haklara sahip olur. Ana ve babanın muristen önce vefat ettiği durumlarda ise kendi alt soyları mirasta pay sahibi olur. Miras bırakanın ana ve babası kendisinden önce öldüğünde ikinci derece mirasçı sıfatını kardeşleri ve kardeşlerinin alt soyu olmaktadır.
Üçüncü Derece Mirasçılar
Büyük anne ve büyük baba murisin üçüncü derece mirasçıları arasında yer alır. Bu durumda miras bırakanın birinci zümredeki ve ikinci zümredeki mirasçıları alt soy bırakmadan vefat ederse büyük anne ve büyük baba miras hakkını kullanabilir.
Büyük anne ve büyük baba miras bırakandan önce vefat etmiş ise onların yerini alt soyları almaktadır. Bu durumda da murisin büyük anne ve büyük babasının hayatta olmadığı hallerde amca, hala, teyze gibi yakınlar ve onların alt soyları miras hakkına sahip olmaktadır.
Saklı Paylı Mirasçılar
Saklı pay, Miras Hukuku’nun koruduğu ve murisin isteğine bağlı olarak değiştirilmesi mümkün olmayan yasal mirasçılara ait bir haktır. Bu sayede yasal mirasçıların miras hakları kanun tarafından korunmaktadır. Miras bırakan ölüme bağlı tasarrufunu kullanacağı zaman saklı payın önemi ortaya çıkmaktadır. Miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufunu kullanması vasiyetname yapma yolu ile olabilir.
Muris vasiyetname hazırlarken yasal mirasçıların saklı paylarını dikkate almadığında mirastan mal kaçırma söz konusu olacaktır. Miras bırakanın iradesine saygı duyulması esasından hareketle yasal mirasçılar vasiyetname uyarınca yasal haklarının ihlal edildiğini düşündüklerinde miras paylarını almak isterlerse dava açmaları gerekecektir.
Mirasçılar saklı paylarını almak için ve miras bırakanın tasarrufuna itirazları söz konusu ise tenkis davası açılması gerekir. Tenkis davasının açılma amacı vasiyet bırakmış olan murisin vasiyetinin hukuka uygun olup olmadığına bakılması ve saklı payların korunmasıdır. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin saklı pay hakkına dair vermiş olduğu 04.04.2019 tarihli kararı şu şekildedir:
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, mirasbırakanları …’in … Noterliğinin 10/07/1995 ve 30.01.2004 tarihli vasiyetnameleri ile en değerli taşınmazları olan dava konusu … ada …, … ada … ve … ada … parsel sayılı taşınmazlarını davalı eşi …’e bıraktığını, böylece saklı paylarının zedelendiğini ileri sürerek tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın kardeşinin çocukları olan davacıların saklı pay alacakları hakkının 04.05.2007 tarihinde yürürlükten kaldırıldığı ve saklı pay alacaklarının mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle yeğenler başından itibaren saklı pay sahibi değillerdir. 5650 sayılı Kanun’la kardeşler saklı pay sahibi mirasçı olmaktan çıkarılmışlardır. Davacılar saklı pay sahibi mirasçı olmadıklarından davanın reddedilmesi doğrudur. Davacıların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 15.20.TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 04.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Ölüme Bağlı Tasarruf Nedir?
Miras bırakan yaşarken mal varlığı değerleri üzerinde kendi iradesine dayanarak belirli paylaşımlar yapabilir. Bu paylaşımları yaparken Miras Hukuku uyarınca saklı paylı mirasçıların haklarını tutmak zorundadır. Miras bırakan saklı paylı mirasçıların yasal haklarını ihlal ederek bir mal paylaşımı yaparsa bu durumda mirasçıların dava açma hakkı kendilerine tanınacaktır.
Ölüme bağlı tasarruf olarak adlandırılan durum ise kişinin ölümünden sonrası için hüküm doğurabilme niteliği olan ve malvarlığı değerlerinin akıbetini belirleme imkanı doğuran işlemlerdir. Ölüme bağlı tasarruf olarak adlandırılan bu işlemler arasında vasiyetname ve miras sözleşmesi yer alır.
Vasiyetname tek taraflı ölüme bağlı tasarruf olarak değerlendirilir. Vasiyetname murisin iradesi doğrultusunda mal varlığı değerleri üzerinde kendi başına yaptığı bir paylaşım olurken miras sözleşmesi iki taraflı ölüme bağlı tasarruftur. Vasiyetname geri alınacağı zaman muris tek başına buna karar verme yetkisine de sahiptir. Vasiyetname tek taraflı düzenlenebilen ve muris iradesi ile tek taraflı olarak geri alınabilen bir belgedir.
Vasiyetname Nedir?
Vasiyetname murisin mal varlığı değerleri üzerinde ve kendi iradesi esas olmak kaydıyla ölümünden sonra yerine getirilmesini istediği son arzularını içeren bir belgedir. Resmi vasiyetname, el yazılı vasiyetname, sözlü vasiyetname şeklinde düzenlenebilen bu belge şekil şartına tabidir.
Vasiyetname kanunun öngördüğü şekil şartına uygun olarak düzenlenmediğinde geçerli olmayacağından buna uyulması zorunludur. Vasiyetnamenin şekil şartı yönünden sakat olması onu geçersiz kılmamakla beraber iptal edilmesi istendiğinde dava açılması gerekir. Vasiyetnamenin iptali davası ile mirasın yasalara uygun pay edilmesi amacı güdüler.
Miras Sözleşmesi Nedir?
Miras sözleşmesinin miras bırakanın iradesi doğrultusunda hazırlandığı görülürken yaşarken miras bırakan diğer kişilerle ölüme bağlı tasarrufla anlaşabilir.
Murisin ölüme bağlı tasarrufla hayatta iken diğer kişilerle anlaşarak malvarlığını nasıl dağıtacağı yönünde bir paylaşım yapacağı zaman miras sözleşmesi hazırlanması gerekir. Miras sözleşmesinin iki taraflı bir anlaşma olduğu görülmektedir. Bu anlaşma miras bırakanın ve miras bırakılacak olanın iradesi esas alınarak hazırlandığından iki taraflıdır.
Miras sözleşmesi murisin iradesini yansıtan ve ölümünden sonra mirasının nasıl paylaşılacağını ifade eden bir anlaşmadır. Miras sözleşmesi iki taraflı irade beyanı esas alınarak hazırlandığından bu anlaşmadan tek taraflı olarak dönülememektedir.
Vasiyetname tek taraflı irade beyanıdır ve vasiyetnameden muris tek taraflı olarak hazırlandıktan sonra yaşarken istediği zaman vaz geçebilir. Miras sözleşmesi ise murisle beraber miras bırakılanın da irade beyanını ilgilendirdiğinden miras bıraka tek taraflı olarak bu sözleşmeden dönememektedir.
Ölüme Bağlı Tasarrufları Sonlandıran Haller
Ölüme bağlı tasarrufların geçerli olması için kanunda öngörülen şartlara uygun olarak hazırlanmış olmaları koşulu aranır. Miras bırakan hür iradesi ile mal varlığı değerleri üzerinde tasarruf hakkını kullanabilir.
Bununla birlikte murisin mal varlığı değerleri üzerindeki tasarruf yetkisi yasal mirasçıların paylarını ihlal etmediği takdirde geçerlidir. Aksi durumda yasalara aykırı hareket etmiş olunacağından mirasçılar hukuk yoluna başvurmak sureti ile mirasın yasal olarak pay edilmesini talep edebilir.
Ölüme bağlı tasarruf sonucu miras bırakan vasiyetname ya da miras sözleşmesi yapmak sureti ile mal varlığı değerleri üzerindeki tasarruf yetkisini kullandığında kanunlara uygun olarak düzenlenmiş bir belge söz konusu ise geçerliliği olur. Aksi durumda mirasçılar dava açabilir.
Bunun yanı sıra ölüme bağlı tasarrufla hazırlanan vasiyetname ya da miras sözleşmesi için kendiliğinden hükümsüz hale gelme söz konusu olabilmektedir. Bu durum kanun kapsamında olurken ayrıca iptal sebeplerinin varlığı da bu belgeleri hükümsüz hale getirmektedir. Kendiliğinden hükümsüz hale gelen ölüme bağlı tasarruflar için aşağıdaki sebepler geçerli olur:
- Ölüm dışında sonlanan evlilik birliği,
- Miras bırakandan önce ölen lehine tasarruf yapılmış ise bu durum ölüme bağlı tasarrufun geçersizlik sebebidir.
- Mirastan yoksun olan lehine tasarruf yapılan kişi sebebi ile de ölüme bağlı tasarruf geçersiz olabilir,
- Şarta bağlı belgelerde geciktirici ya da bozucu şartın oluşması.
Ölüme Bağlı Tasarrufun İptali Nasıl Olur?
Ölüme bağlı tasarrufun iptali söz konusu olduğunda yasal dayanaklara bakılması gerekir. Miras bırakan yaşarken ölümünün ardından hüküm doğurabilecek nitelikte tasarruflar yapabilir.
Murisin bu tasarrufları kendi özgür iradesi ile yaptığı görülürken kanunda öngörülen şartları taşıdığında bu tasarruflar geçerli olur. Yasalarda öngörülen koşullar sağlanmadığı takdirde ise mirasçılar murisin bu irade beyanlarına karşı dava yolunu seçebilir.
Ölüme bağlı tasarruflar yukarıda sayılan şartların varlığı halinde kendiliğinden geçerli olabilirken bazı durumlarda da iptali yönünde kanun yoluna başvurulması gerekir. Ölüme bağlı tasarrufun iptalini mirasçılar ve ilgili kişiler mahkemeden talep eder. Bu durumda da mahkeme ölüme bağlı tasarrufun iptali için belirli sebeplerin varlığını inceler.
Miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufu hukuki ehliyetsizlik altında iken yapılmış ise mahkemeden iptali istenebilir. Miras bırakanın iradesi yanlış yönlendirildiğinde, aldatıldığında ya da baskı altındayken bu tasarrufu yaptığı ispatlandığında iptal edilebilmesi mümkün olur.
Ölüme bağlı tasarrufun hukuka uygun olarak yapılmış olması zorunludur. Şekil şartına ve yasalara uymayan ya da yasal mirasçıların saklı paylarını ihlal eden ölüme bağlı tasarrufu ilgilendiren anlaşmalar mahkeme yolu ile iptal edilebilir. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin ölüme bağlı tasarrufa ilişkin vermiş olduğu 08.10.2019 tarihli kararı şu şekildedir:
Talep eden tarafından, 13/01/2016 gününde verilen dilekçe ile ölünceye kadar bakma sözleşmesinin açılıp okunması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; ölünceye kadar bakma sözleşmesinin hükümsüz olduğunun tespitine dair verilen 25/05/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bakım borçlusu tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Talep, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin açılıp okunmasına ilişkindir.
…Noterliğinin 13.01.2016 tarihli yazılarıyla, muris …’nın 14.12.2015’te vefat ettiğini, murisin ölünceye kadar bakma sözleşmesinin bulunduğunu, Noterlik Kanununun 69/2. maddesi gereğince yazı ekinde gönderildiği belirtilmiştir.
Mahkemece,… Mahallesi, 495 hanede nüfusa kayıtlı … dan olma 17.03.1923 doğumlu …’nın 14.12.2015 tarihinde vefat ettiği, sağlığında … Noterliğinin 28/08/2012 tarih 6554 yevmiye No’lu ölünceye kadar bakma sözleşmesine konu taşınmazı ölmeden önce …’ya devrettiği anlaşıldığından ölünceye kadar bakma sözleşmesinin hükümsüz olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Hükmü, bakım borçlusu temyiz etmiştir.
Noterlik Kanununun 69. maddesinde; “Noterler açık veya kapalı olarak verilen vasiyetnameleri saklarlar ve buna dair bir tutanak düzenlerler. Gerek bu suretle saklanan vasiyetnameleri, gerek noter tarafından düzenlenen sair ölüme bağlı tasarrufları yapanların ölümü halinde bilgi verilmesi için, durumu bunların kayıtlı oldukları nüfus dairelerine yazı ile bildirirler. Noterler, nüfus idaresi tarafından ölüm ihbarı veya resmi bir belge ile ispatı halinde, yetkili sulh hakimine verilmek üzere, dairelerinde saklı bulunan vasiyetnamelerin ve noterlikçe düzenlenmiş ölüme bağlı tasarruf senetlerinin onaylı örneklerini Cumhuriyet savcılığına tevdi eder.” hükmü yer almaktadır.
Vasiyet; bir kimsenin hukuki hüküm ve etkisi ölümünden sonraya etkili olmak üzere mallarında yasanın koyduğu sınırlar içerisinde karşılıksız tasarrufta bulunmasıdır. Vasiyetname; vasiyet tasarruflarını içeren ve yasada gösterilen biçimlere uyularak yapılan ve vasiyetçi tarafından ölünceye kadar dönülebilen yazılı irade beyanıdır. Ölüme bağlı tasarruf; vasiyet ve miras mukavelesi gibi, gerçek kişilerin hukuki etki ve hükümlerini ölümlerinden sonra doğuran hukuki işlemleridir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi ise sözleşmecilerden birinin ötekine, ölünceye değin bakma ve kendisini görüp gözetme koşuluyla bir malvarlığını veya bir takım mallarını intikal ettirmesi borcunu doğuran sözleşmedir. Yani, ölünceye kadar bakma sözleşmesi sağlar arası ve çift taraflı borç yükleyen bir sözleşme olup, etkisini ölüme bağlı tasarruf gibi ölümden sonra değil imzalanmasıyla birlikte gösterir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, ölüme bağlı bir tasarruf değildir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya gelince, mahkemece …Noterliğinin ölünceye kadar bakma sözleşmesinin okunması talebinin reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 08.10.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Vasiyetnamenin İptali Davası
Vasiyetname, ölüme bağlı tasarruf olarak adlandırılan ve miras bırakanın tek taraflı iradesini beyan eden bir belgedir. Vasiyetname ile muris ölümünden sonraki son arzularını ve mal varlığı değerleri üzerindeki tasarruf yetkisini kullanabilir. Bunu yaparken şekil şartına uymak ve saklı paylı mirasçıların yasal haklarını da gözetmek durumundadır. Buna uyulmadığı takdirde mirasçılar vasiyetnamenin iptali davası açabilir.
Muris Muvazaası Sebebi ile İptal Davası
Muris muvazaası olarak adlandırılan durumda miras bırakan yasal mirasçılardan mal kaçırma amacı ile hareket etmiş demektir. Miras bırakanın buradaki asıl amacı herhangi bir mirasçısına ya da üçüncü kişiye taşınmazını bağışlamaktır. Bu amacını miras bırakan bağışlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi anlaşmaların arkasına gizler.
Miras bırakan bu yolla yasal mirasçıların miras üzerindeki haklarını almalarını engelleme amacı gütmektedir. Miras bırakan mirasçılarını aldatmak sureti ile onlardan mal kaçırma amacı ile hareket ettiği takdirde miras hakkı çiğnenmiş olan tüm mirasçıların dava açma hakkı bulunur.
Bu tür bir dava açıldığı takdirde miras bırakanın muvazaalı tasarrufunun geçersiz olduğu ispatlanmalıdır. Bunun tespit edilmesi ve yapılan işlemlerin iptal edilmesi için dava açılması zorunludur. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin muris muvazaasına dair vermiş olduğu 28.09.2021 tarihli kararı şöyledir:
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Asıl ve birleştirilen dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar, mirasbırakan …’nin maliki olduğu 543 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını aslında dava dışı kızı …ye hibe etiğini ancak bunu gizlemek amacıyla davalı damadı …’ya verdiği vekaletname ile taşınmazın diğer davalı …’e satış suretiyle temlik edildiğini, işlemin muvazaalı olduğunu, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, ıslahla olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerinin kanıtlanamadığı gerekçesi ile Ahalet bakımından davanın reddine, davalı … yönünden ise satış bedelinin mirasbırakana ödendiği ispat edilemediğinden tazminat isteğinin kısmen kabulüne dair verilen kararın her iki tarafça temyizi üzerine Dairece, “…vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası bakımından davacılar tarafından miras payı oranında açılan davanın dinlenemeyeceğinin gözetilmesi, muris muvazaası hukuksal nedeniyle miras payı oranında istekte bulunulabileceğinden bu iddia bakımından belirtilen ilkeler uyarınca inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak deliller doğrultusunda bir karar verilmesi gerektiği…” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde asıl ve birleştirilen davalarda vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayanılarak pay oranında dava açılamayacağı, muris muvazaası hukuki nedeninin ise ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi …in raporu okundu, açıklamaları dinlendi. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle davanın vekalet görevinin kötüye kullanılması ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olması, vekalet görevinin kötüye kullanılması yönünden talebin usulden reddedilip muris muvazaası şartlarının bulunmaması sebebi gözetilerek davanın reddinin doğru olmasına göre; davacıların yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Tenkis Davası Nedir?
Tenkis davası vasiyetnamede ya da miras sözleşmesinde yer alan bazı hükümler geçersiz kılınacağı zaman açılmaktadır. Tenkis davası açılarak bu hükümlerin geçersiz kılınması ya da hafifletilmesi amaçlanır. Miras bırakan yaşarken ölüme bağlı tasarruf kapsamında vasiyetname ya da miras sözleşmesi yapmak sureti ile yasal mirasçıların saklı paylarını ihlal etmiş ise bu ihlal oranlarını etkisizleştirilmesi için tenkis davası açılması gerekir.
Tenkis davası ile davayı açmış olan saklı paylı mirasçının hakları korunur. Miras üzerinde hak sahibi olan diğer mirasçılar bu davadan etkilenmemektedir. Mirasçı dava açmak sureti ile kendi saklı payı üzerinde korunması yönünde talepte bulunabilir. Bu durumdan diğer mirasçıların payları etkilenmemektedir.
Tenkis davası açılacağı zaman mirasçılar saklı paylarının zedelendiğini öğrendiği tarihten itibaren başlayan zamanaşımı süresine uymak zorundadır. Vasiyetname düzenlenmiş ise ve vasiyetname açılmış ise vasiyetnamenin açılmasından itibaren 10 yıl geçtiğinde dava zamanaşımı sona erer. Aynı şekilde ölüme bağlı tasarrufla hazırlanmış olan miras sözleşmesi için de aynı süre geçerlidir.
Mirastan Yoksunluk Nedir?
Mirastan yoksunluk olarak adlandırılan durum mirastan feragat, mirastan çıkarma ve reddi mirastır. Mirastan feragatte mirasçı kendi istek ve iradesi kapsamında miras bırakan ile bir sözleşme yaparak mirastan vaz geçer.
Feragat ivazlı veya ivazsız olabilir. İvazlı feragatte karşılıksız bir anlaşma söz konusu olurken ivazlı feragatte karşılık alınır. Mirastan çıkarma olarak tanımlanan durum kanun kapsamında miras bırakana mirasçısını mirastan çıkarma hakkı tanınması ile oluşur.
Mirasçının miras bırakana veya miras bırakanın yakınlarına karşı işlediği ağır bir suç mirastan çıkarma sebebi olabilir. Mirasçının miras bırakana veya miras bırakanın aile üyelerine karşı Miras Hukuku kapsamında olan yükümlülüklerini yerine getirmemesi de mirastan çıkarma sebebi olabilmektedir.
Miras bırakanın ölümünün ardından miras dağılımı yapılacağı zaman kanunda öngörülen şartların varlığı söz konusu ise mirasçının mirasçılıktan çıkarılabilmesi mümkün olmaktadır.
Mirasın dağıtılması sırasında adil bir şekilde hareket edilebilmesi için kanunda öngörülen koşulların olması durumunda bu işlemler yapılabilmektedir. Bu hukuki mekanizma aracılığı ile ayrıca miras bırakanın hakları da korunmuş olur. Vasiyetname hazırlanırken mirastan çıkarılma yapılmaktadır. Vasiyetname hazırlanırken miras bırakan mirastan çıkarma sebeplerine belgede yer vermelidir.
Genel ifadeler kullanılması vasiyetname yolu ile saklı paylı mirasçıyı mirastan çıkarmak için yeterli olmazken sebebin gösterilmesi icap eder. Aksi durumda saklı paylı mirasçının da tenkis davası açarak saklı payına ilişkin durumun düzeltilmesini isteme hakkı bulunur.
Vasiyetname kanalı ile mirastan çıkarılan kişi vasiyetnamenin iptali davası açabilir. Miras bırakan mirastan çıkarma sebepleri kapsamında esaslı bir hata yaptığı takdirde de vasiyetnamenin iptali davası açılabilir. Reddi miras ise mirasçının miras bırakanın mal varlığı değerleri üzerindeki payından borç ve alacaklarından vaz geçmesidir. Bu hak aynı zamanda mirasçının sorumluluktan kurtulmasına yarar.
Mirasçı miras bırakanın ölümünün ardından kendi iradesi ve tercihi doğrultusunda reddi miras yapabilir. Bu durumda saklı paylı mirasçı miras paylaşımına katılmadığı gibi miras üzerindeki payından vaz geçer. Mirasçı olduğunu öğrenen yasal ve atanmış mirasçılar öğrendikleri tarihten itibaren üç aylık yasal süresi içinde Sulh Hukuk Mahkemesi’ne yazılı veya sözlü olarak beyanda bulunabilir ve reddi miras yapabilir.
Sıkça Sorulan Sorular
Baba Ölmeden Mirasını İstediği Evladına Verebilir Mi?
Miras Hukuku kapsamında kanunun öngördüğü koşulları sağlamak sureti ile baba yaşarken dilediği kişiye mal paylaşımı yapabilir. Burada saklı paylı mirasçıların haklarının korunması şartına uyulması gerekir.
Miras Hukuku’nda Derecelendirme Sistemi Nedir?
Miras Hukuku kapsamında derecelendirme sistemi olarak adlandırılan zümre sistemine göre miras paylaşımı yapılır. Bu kapsamda birinci, ikinci ve üçüncü zümrede bulunan mirasçılar söz konusu olmaktadır. Zümre sistemi miras bırakanın mal varlığı değerleri paylaşılacağı zaman adil bir şekilde hareket edilmesini sağlar.
Reddi Miras Ne Demektir?
Mirasçının miras bırakanın mal varlığı değerleri üzerindeki saklı payından, borç ve alacaklarından vaz geçmesi reddi miras olarak adlandırılmaktadır.
Miras Bıraka Ölüme Bağlı Tasarrufla Hangi İşlemleri Yapabilir?
Miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufla yapabileceği işlemler vasiyetname bırakmak ve miras sözleşmesi yapmaktır. Bu işlemler sırasında saklı paylı mirasçıların payları korunmak zorundadır. Aksi durumda vasiyetnamenin iptali davası mirasçılar tarafından açılabilir.