Menfi Tespit Davası

Menfi Tespit Davası

Menfi tespit davası, iddia edilen bir hukuki ilişkinin veya hakkın gerçekte var olmadığının tespit edilmesi talebiyle ve amacıyla açılan davadır. Menfi tespit davası, davalı tarafından mevcudiyeti ileri sürülen hukuki ilişkinin aslında olmadığının mahkeme kararıyla tespit edilmesi ve hüküm altına alınması için açılır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 106.maddesinde tespit davalarını düzenlemiştir. Menfi tespit davası, işbu maddede düzenlenen tespit davaları arasında yer alır.

Tespit davası

MADDE 106- (1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.

(2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.

(3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.

Tespit davaları; müspet (olumlu) ve menfi (olumsuz) tespit davası olmak üzere ikiye ayrılır. Hukukumuz, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile menfi tespit davasını ayrıca düzenlemiştir. Zira, hukukumuzda tespit davalarına dair genel bir hüküm mevcut değildir; bu itibarla, gerek menfi tespit davalarına ilişkin genel hükümler düzenlemek gerekse menfi tespit davasının icra takibi ile ilişkisini ve etkisini tespit edebilmek için 2004 sayılı Kanunda ayrıca düzenleme gereği duyulmuştur.

İcra ve İflas Kanunu m.72, menfi tespit kurumunu düzenlemiştir. Buna göre borçlu, hakkında başlatılan icra takibinden sonra ya da icra takibinden önce, iddia edildiği gibi borçlu olmadığını ispatlamak amacıyla çeşitli sebepler öne sürerek borçlu olmadığını bildirir ve menfi tespit davası açabilir. Borçlu olduğu iddia edilen davacı, icra hukuku kapsamında açacağı menfi tespit davası ile para alacağının hiç doğmadığını yahut doğduğunu ve fakat sona erdiğini ileri sürerek bu durumun tespit edilmesini talep eder.

Menfi tespit davasında davacı, borcun hiç doğmadığını veya daha sonra sona erdiğini ve bu durumun tespit edilmesini talep edebileceği gibi, sözleşmenin hile, ikrah (korkutma) veya hata sebebiyle geçersiz olduğunu ileri sürmek suretiyle bu durumun tespitini talep edebilir. Sözleşmenin hile, hata veya ikrah sebebiyle geçersizliği hallerine birkaç örnek vermek gerekirse;

  • Kişi, ayırt etme gücünden yoksunluk, ikrah, hata veya hile sebebiyle borç senedinin geçersiz olduğunu ileri sürmek suretiyle borçlu olmadığının belirlenmesi amacıyla menfi tespit davası açabilir.
  • Borçlu, borcunu ifa etmiş olduğunu ifade ederek, borçlu olmadığının tespiti amacıyla menfi tespit dava yoluna gidebilir.
  • Borçlu, alacaklı olduğunu iddia eden kişiden kendisinin de alacaklı olduğunu, bu itibarla alacağı ile borcunu takas ettiğini bildirerek, borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit talebiyle mahkemeye başvurabilir.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m.72 kapsamında menfi tespit davalarına örnek vermek gerekirse;

  • Borç senedinin iptali istemiyle açılan davalar,
  • İpoteğin iptali istemiyle açılan davalar,
  • Alacaklının icra takibine konu ettiği senedin sahte olduğunun tespiti amacıyla borçlu tarafından açılan davalar.

İcra Takibinden Önce Açılan Menfi Tespit Davası

Menfi tespit davasının icra takibinden önce ve icra takibinden sonra olmak üzere iki başlıkta incelenmesi, konunun daha net anlaşılabilmesi açısından yerinde olacaktır. İcra takibine etkisi bakımından; icra takibinden önce açılan menfi tespit davası ve icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ilk olarak icra takibinden önce dava yoluna gidilmesi izah edilecektir. Oldukça yüksek hukuk tekniği gerektiren işbu davada hak kaybı yaşamamak amacıyla icra avukatı yardımına başvurmak, en doğru yaklaşım olacaktır.

İcra takibinden önce menfi tespit davası açılabilmesi için; borçlu olduğu ileri sürülen kişinin borçlu olmadığının belirlenmesinde hukuki yararı  olması ve aleyhine icra takibi başlatılacağı yönünde ciddi bir tehdidin mevcut olması gerekir. Söz konusu tehdit, alacaklı elinde bulunan, borçlu aleyhine bir belge olabilir. Bu şartlar sağlandığı takdirde borçlu, menfi tespit davası açmak suretiyle ödemesi gereken herhangi bir borç olmadığının tespit edilmesini ve mahkeme kararıyla hüküm altına alınmasını sağlayabilir.

Borçlu olduğu ileri sürülen kişi hakkında icra takibi başlatılmadan önce menfi tespit davası açılması, söz konusu borcun ilamsız icra takibine konu edilmesine engel teşkil etmez ve daha sonra yapılacak icra takibinin re’ sen durmasını sağlamaz. İcra takibi öncesinde açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine, alacağın %15’inden az olmamak kaydıyla ve teminat karşılığında icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyari tedbir kararı verebilir.

İcra Takibinden Sonra Açılan Menfi Tespit Davası

Borçlu olduğu iddia edilen kişi, bu borç nedeniyle hakkında başlatılan icra takibinden sonra da menfi tespit davası açabilir. Bu davanın açılması için de borçlunun hukuki yararı olması şarttır. İcra takibinden önce açılan davadan farklı olarak bu davada teminat yatırmak suretiyle ihtiyari tedbir kararı alarak icra takibinin durması sağlanamaz. Fakat, alacağın %15’inden az olmamak kaydıyla teminat yatırılırsa ihtiyati tedbir kararıyla birlikte icra takibi sonunda icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi sağlanabilir.

İşbu davada, bir üst satırda ifade edilen durum istisna olmak üzere, ihtiyati tedbir kararıyla satışa veya hacze engel olunamaz. İcra Hukuku kapsamında açılan menfi tespit davalarında davacı, para borcunun doğmadığını veya doğduğunu ve fakat sona erdiğini ileri sürer ve bu durumun mahkemece tespit edilmesini talep eder. Öte yandan davacı, hata, hile veya ikrah sebebiyle sözleşmenin geçersizliğini iddia edebilir. Açılan davada, borcun ödendiği ve ortadan kalktığının tespiti de talep edilebilir.

Menfi Tespit Davasında İspat Yükü

Menfi tespit davalarında alacaklı, kural gereği ispat yükü altındadır. Fakat, kimi somut dosyanın koşullarına göre davacının da ispat etmesi gereken durumlar söz konusu olabilir. Söz temsili; davacı, davalı tarafından ileri sürülen borcu yalnızca inkar ederse, yani borcun hiç doğmadığını iddia ederse, ispat yükü davalı üzerindedir. Zira, borcun varlığını ileri süren davalı yani alacaklı olduğu için, bu durumda ispat yükü davalı yani alacaklı üzerindedir.

Ancak, davalının senede dayandığı durumlarda ispat yükü değişecektir; bu durumda, senedin karşılıklı olduğunu ispat, davacıya düşecektir. Buna benzer olarak; davacı, davalı tarafından ileri sürülen ödeme, takas veya ibra gibi bir sebeple borcun sona erdiğini iddia ederse, iddianın ispatı davacıya düşer. Oldukça mühim sonuçları olan menfi tespit davasında arzu edilen sonuca ulaşmak, hak ve menfaat kaybı yaşamamak için uzman yardımına başvurmak yerinde olacaktır.

Menfi Tespit Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Menfi tespit davaları, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girer. İşbu davada yetkili mahkemeyse, davanın icra takibi başlatılmadan önce ya da takip sonrasında açılmış olmasına göre değişmektedir. İcra takibinden önce açılan davalar, HMK m.6 ve devamı hükümleri uyarınca davalının dava tarihindeki yerleşim yeri mahkemesinin yetki alanına girer. Fakat, icra takibi başladıktan sonra açılan menfi tespit davalarında yetki mahkeme;

  • İcra takibinin yapıldığı yer mahkemesi,
  • Davalının yerleşim yeri mahkemesi,
  • HMK m.17 ve 18 düzenlemesi uyarınca taraflar yetki sözleşmesi yapabilir.

Menfi Tespit Davasının Sonuçları

Menfi tespit davasının alacaklı lehine neticelenmesi halinde ne gibi sonuçları olacağını ayrı, borçlu lehine neticelenmesi halinde ne gibi sonuçları olacağını ayrı incelemek gerekir. Davanın alacaklı lehine sonuçlanması halinde ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna yönelik hükmün kesinleşmesiyle birlikte, ihtiyati tedbir nedeniyle alacağını vaktinden geç alan alacaklı, söz konusu geçilmeden doğan zararlarını, gösterilen teminattan alır.

Alacaklının ne kadar zarara uğradığı, aynı davada takdir edilir ve karara bağlanır. Alacaklının zararı, herhalde %20’den aşağı takdir edilemez. Ancak, davanın borçlu lehine sonuçlanması halinde durum farklıdır. Borçlu lehine sonuçlanan menfi tespit davasıyla birlikte, borçlu hakkında başlatılan icra takibi durur. Mahkeme kararının kesinleşmesiyle birlikte, mahkeme kararının muhteviyatına göre ve ayrıca hüküm verilmesine gerek kalmadan icra kısmen ya da tamamen eski hale iade edilir.

Borçlu hakkında başlatılan ve borçlunun menfi tespit davası açmasına neden olan icra takibinin kötü niyetli ve haksız olduğu anlaşıldığı takdirde, borçlunun talebi üzerine, dava nedeniyle borçlunun uğradığı zararın alacaklıdan tahsil edilmesine karar verilir. Takdir edilen zarar, icra takibine konu edilen alacağın %20’sinden az olamaz. Borçlu, dava esnasında tedbir kararı almamış, borç da ödenmemişse, davaya istirdat davası olarak devam edilir.

Kişi, hakkında başlatılan icra takibine itiraz etmez veya itirazın kaldırılması nedeniyle borçlusu olmadığı bir parayı tamamen ödemek durumunda kalmışsa, ödeme tarihini takiben bir yıl içinde umumi hükümler dairesinde mahkemeye müracaat etmek suretiyle paranın iadesini talep edebilir.

Menfi Tespit Davası Masrafları

Menfi tespit davası açılırken ödenmesi gereken tutar, işbu davanın nispi harca tabi olması nedeniyle davanın değerine göre değişmektedir. Fakat, dava sürecinde tebligat, keşif ve bilirkişi giderleri için de ayrıca avans ödenmesi gerekir. Söz konusu masraflar davacı tarafından ödenir. Öte yandan, menfi tespit davası neticesinde hükmedilecek vekalet ücreti de dava neticesinde yasal oranlara göre dava bedeli üzerinden hesaplanmaktadır. 

Sıkça Sorulan Sorular

Menfi tespit davası, davacının yani borçlu olduğu ileri sürülen kişinin borçlu olmadığının tespiti amacıyla açılır.
Menfi tespit davası Asliye Hukuk Mahkemesinde açılır.
Menfi tespit davasında avukat tutmak şart değildir; ancak, uygulamada birçok örnek göstermektedir ki, son derece teknik ve hassas bir dava olan menfi tespit davasında hatalı veya ihmali işlemler nedeniyle telafisi güç hak ve menfaat kaybı yaşanmaktadır. Bu itibarla, avukat yardımı almak en doğru yaklaşım olacaktır.
İletişim