Kara para aklama suçunun anlaşılabilmesi öncül suç ve suç geliri kavramlarının izah edilmesi ile mümkündür. Öncelikle kara para aklama suçundan evvel bir suç işlenmiş olmalıdır. Öncül suç olarak tanımlanan bu durum sonucunda ortaya herhangi bir ekonomik değer çıkmalıdır.
Ortaya çıkan bu ekonomik değerin yasadışı özellikten kurtarılıp yasalmış gibi bir izlenim yaratılması için işlenen fiiller söz konusu olduğunda kara para aklama suçundan söz edilebilir. Öncül suçla suç gelirleri elde edilir. Suç gelirleri ise yasaların belirlediği hukuka aykırı fiiller uygulanmak sureti ile elde edilen her tür ekonomik menfaat ve değerlerdir.
Yasa dışı yollar kullanılmak sureti ile elde edilmiş olan bu tür kazançlar aynı zamanda kirli para, kara para gibi tanımlamalara konu olur. Öncül suç işlemek sureti ile elde edilen her tür değer kara para olarak adlandırılabileceği gibi gayrimeşru yollardan elde edilen malvarlığı değerleri tanımlaması da uygundur.
Aklama Suçu Nedir?
Aklama suçunda yasa dışı yollar kullanılarak elde edilen her tür menfaat yasal bir kaynaktan kazanılmış gibi gösterilir. Malvarlığı değerinin suç olduğu bilinmesi halinde bunun yasadışı kaynağının gizlenmesi ya da farklı göstermek sureti ile dönüştürülmesi aklamadır.
Bunun yanı sıra öncül suça karışmak sureti ile yasal sonuçlarından kaçınması için bir kişiye yardım etme maksadı ile hareket edilmesi ve yasadışı malvarlığı değerlerinin devredilmesine yardım edilmesi de aklama suçunu oluşturmaktadır. Yasadışı olduğu bilinmesine rağmen malvarlığı değerlerinin gerçek niteliğinin gizlenmesi, yerinin ve kaynağının saklanması da suçtur.
Yasadışı malvarlığı değeri olduğu bilindiği halde bu değerlerin mülkiyetinin olduğundan farklı gösterilmesi aklama olarak adlandırılır. Suç işleme konusunda anlaşarak ya da örgütlü biçimde bir malın suç geliri olduğu bilinmesine rağmen suçun işlenmesine yardım, yol gösterme veya yataklık etmek de aklama olarak tanımlanmaktadır.
Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama TCK 282
Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama TCK 282 uyarınca düzenlenmiştir. Kara para aklama suçu olarak da bilinen bu suç ile korunmak istenen hukuki değer adalet nizamıdır. Bu suçta aklanacak malvarlığı değerinin suç sebebi ile elde edilmiş olması gerekir. Bu durumda da öncül bir suç işlenmiş olmalıdır. Öncül suçun failinin bir başkası olmasının önemi yoktur.
Kara para aklama suçunu işleyen kimse malvarlığı değerinin suçtan kaynaklandığını bildiği takdirde suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun unsurları oluşmuş demektir. Yargılama sırasında öncül suç sebebi ile beraat kararı verilmesi durumunda kara para aklama suçu sebebi ile de beraat kararı verilmesi gerekir.
Öncül suça dair bir yargılama olmaması durumunda ise mahkemenin kendisinin delilleri toplayarak karar verebilmesi söz konusudur. Sözü edilen ve yasa dışı yollardan elde edilen malvarlığı değeri yurt dışına kaçırıldığında suç tamamlanmış olur.
Suçtan kaynaklanan yasa dışı malvarlığı değerinin çeşitli işlemlere tabi tutulması ve bu yasadışı değerlerin meşru yollardan elde edilmiş gibi gösterilmesi de suç oluşumunda etkendir. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 282. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
(1) (Değişik: 26/6/2009 – 5918/5 md.) Alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tâbi tutan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) (Ek: 26/6/2009 – 5918/5 md.) Birinci fıkradaki suçun işlenmesine iştirak etmeksizin,
bu suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.(99)
(3) Bu suçun, kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi halinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılır.
(4) Bu suçun, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
(5) Bu suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(6) Bu suç nedeniyle kovuşturma başlamadan önce suç konusu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini sağlayan veya bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini kolaylaştıran kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle cezaya hükmolunmaz.
Kara Para Aklama Suçu
Kara para aklama suçu suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama olarak da adlandırılır. Bu suçta verilen cezanın alt sınırı 6 aydır. Suç işlendiğinde elde edilen paranın çeşitli mal varlığı değerlerine dönüştürülerek yurt dışına transfer edilmesi ya da bu malvarlığı değerlerinin kaynağının gizlenmesi söz konusu olur.
Suçla elde edilen mal varlığı değerlerinin gayrimeşru yollardan elde edilmiş olduğunun gizlenmesi de suç kapsamında yer alır. Suç gelirini aklama suçu olarak da bilinen kara para aklama suçu Türk Ceza Kanunu 282. Madde uyarınca adliyeye karşı suçlar bölümünde ele alınır. Suç özgü bir suç olmadığından herkes tarafından işlenebilme özelliğine sahiptir.
Kamu görevlisi ya da belirli bir mesleğin sağladığı kolaylıktan yararlanan bir kişi tarafından işlenmesi suçu nitelikli hale getirdiğinden verilen cezada da artışa gidilir. Seçimlik hareketli bir suç olması nedeni ile de birden fazla hareketle işlenebilir. Kast ile işlenebilen bu suçta teşebbüs hükümleri de uygulanabilir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kara para aklama yani suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama hususunda vermiş olduğu 16.02.2022 tarihli kararı şöyledir:
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun oluşabilmesi için failin, alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini, yurt dışına çıkarması veya gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla çeşitli işlemlere tabi tutması gerektiği; somut olayda öncül suç niteliğindeki “Nitelikli yağma” suçundan sanık … hakkında kamu davası açılarak yargılama yapılıp mahkumiyet kararı verildiği, verilen bu kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, anılan suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçunu oluşturduğu belirlenen son işlem tarihlerinin, sanık … yönünden 15.10.2008, sanık … yönünden 13.08.2008, sanık … yönünden ise 11.08.2008 olduğu, sanıkların üzerlerine atılı bulunan suçun, suç tarihinden önce 4208 sayılı Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanunun 7. maddesinde düzenlendiği, yine aynı Kanunun 8. maddesinde bu suça ilişkin kovuşturma zamanaşımının 10 yıl olarak belirlendiği, anılan maddede 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren 5020 sayılı Kanunun 16. maddesi ile yapılan değişiklik üzerine kovuşturma zamanaşımı süresinin 15 yıla çıkartıldığı, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçuna, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 282. maddesinde yer verilmesi üzerine 18.10.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkındaki Kanunun 26. maddesi ile 4208 sayılı Kanunun 7 ve 8. maddelerinin yürürlükten kaldırıldığı, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun düzenlendiği TCK’nın 282. maddesinin, 26.06.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilmeden önceki ilk halinde; “cezanın üst haddinin 5 yıl” olarak düzenlendiği ve TCK’nın 66/1. maddesi uyarınca 8 yıllık olağan ve TCK’nın 67. maddelerinde belirlenen 12 yıllık olağanüstü zamanaşımı süresine tabi olduğu, tüm bu yasal düzenlemelerin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucu zamanaşımı bakımından, TCK’nın 282. maddesinin 26.06.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilmeden önceki ilk halinin sanıklar lehine olduğunun anlaşılması karşısında anılan Kanunun 66/1-e ve 67/4. maddelerinde belirlenen olağanüstü dava zamanaşımının suç tarihi ile hüküm tarihi arasında gerçekleştiği anlaşılmakla; 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince hükümlerin BOZULMASINA, aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince kamu davalarının DÜŞÜRÜLMESİNE, 16.02.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Kara Para Aklama Suçunda Öncül Suç
Kara para aklama suçu öncesinde bir suç işlenmiş olmalı ve kara para aklamaya konu olan mal varlığı değerleri öncül suç sebebi ile oluşmuş olmalıdır. Kara para aklama suçu unsurlarından biri öncül suçtur. Kara para aklama suçu işlenirken bu fiil gerçekleştirilmeden önce suç işlenmesi ve bu suça istinaden oluşacak mal varlığı değerlerinin ortaya çıkmasında gerekli olan unsurlardan öncül suç kavramının bazı özellikleri taşıması gerekir.
Kara Para Aklama Suçunda Öncül Suç Özellikleri
Kara para aklama suçu oluşurken bazı unsurların varlığına ihtiyaç duyulur. Suç unsurları arasında yer alan öncül suç kavramı da taşıdığı özellikler bakımından değerlendirilir. Öncül suç işlendiğinde bu suçun cezasının alt sınırı en az 6 ay ya da daha fazla hapis cezasına karşılık gelmelidir.
Öncül suç başka failler tarafından işlenmiş ise kara para aklama suçunu işleyen failin bu durumu bilmesi yeterlidir. Mahkeme öncül suçla ilgili yapılan yargılamalarda kara para aklama davası görülürken öncül suçun yargılamasını bekletici sebep yapmalıdır. Mahkemece öncül suçla ilgili herhangi bir yargılama yapılmıyor ise bu defa kara para aklama davası sırasında öncül suça ilişkin varsa delillerin değerlendirilmesi gerekir.
Nisbi mahkeme olarak adlandırılan bu uygulamada öncül suça ilişkin herhangi bir hüküm verilmediğinde ve bu suçun işlenmediği anlaşıldığı takdirde kara para aklama suçu nedeni ile yapılan yargılamanın da beraat kararı ile sonuçlanması gerekir.
Öncül suç çok sonraları ortaya çıkmış olsa dahi ve dava zamanaşımı süreleri de aşılmışsa fail yine de kara para aklama suçundan yargılanabilir. Fail, öncül suçtan yargılanırken şikayetten vaz geçme ya da kişisel cezasızlık nedenleri dolayısı ile cezalandırılmasa dahi kara para aklama suçundan ceza alabilir.
Kara Para Aklama Suçu Unsurları
Kara para aklama suçu genel kastla işlenebilen suçlardandır. Bu suç iki ayrı seçimlik hareketle işlenebilir. Seçimlik hareketlerden herhangi biri işlendiği takdirde suç unsurları oluşmuş demektir. İlk seçimlik hareket aklanan kara paranın yurt dışına aktarımıdır. Öncül suç işlenmek sureti ile elde edilecek olan mal varlığı değerleri yurt dışına transfer edildiğinde birinci seçimlik hareketten söz edilebilir.
Transfer işlemi elektronik para transferi, fiziksel olarak Türkiye’den başka bir yere götürme, internet üzerinden farklı yöntemler kullanma şeklinde yapılabilir. Birinci seçimlik hareket bu şekilde gerçekleşirken ikinci seçimlik hareket ise kara paranın kaynağı gizlenerek meşru bir şekilde elde edildiği yönünde kanaat oluşturmak için birtakım işlemler yapılmasıdır.
İkinci seçimlik hareket serbest hareketlidir ve birden fazla biçimde uygulanabilir. Kara para aklama suçunun bir diğer özelliği de kendisine kaynak teşkil eden öncül suçtan ayrı bir suç olarak tezahür etmesidir. Öncül suç ve kara para aklama suçu birbirinden bağımsız olduğundan değerlendirme sırasında her iki suça ait unsurların ayrı ayrı ele alınması söz konusu olmaktadır.
Kara Para Aklama Suçu Cezası
Mal varlığı değerlerini kara para aklama amacıyla çeşitli işlemlere tabi tutan kişinin 6 aydan daha fazla hapis cezası gerektiren bir suça bağlı olarak bunu yapması durumunda alacağı hapis cezası 3-7 yıl aralığında olurken 20 bin güne kadar da adli para cezası verilir.
Kişi mal varlığı değerlerini kara para aklama amacı ile çeşitli işlemlere tabi tutma suçuna iştirak etmemiş olsa fakat bu malvarlığı değerlerinin özelliğini bildiği halde satın alırsa ya da kabul edip bulundurursa 2-5 yıl aralığında hapis cezası verilir. Suç nitelikli olarak işlendiği takdirde verilen cezada yarı oranda artışa gidilir.
Suçun kamu görevlisince işlenmesi ya da belirli bir mesleğin sağladığı kolaylıktan yararlanılarak gerçekleştirilmesi cezada artış sebebidir. Bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenecek olan kara para aklama suçunda verilen ceza bir kat artar. Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirlerine başvurulması bu suçun işlenmesi durumunda söz konusu olur.
Örgütlü Kara Para Aklama Suçu
Kara para aklama suçu nitelikli haller arasında örgütlü kara para aklama yer alır. Örgütlü olarak işlenmiş olan kara para aklama suçu nitelikli hale geleceğinden verilen cezada artış olur. Bir suç örgütünden bahsedilebilmesi için suç örgütünün en az 3 kişiden oluşması gerekir. Bu örgüt bir yapılanma içinde olmalıdır. Üyeler arasındaki hiyerarşik ilişki suç örgütü tanımlaması yapılabilmesi için gereklidir.
Suç örgütünün suç işleme amacı ile oluşturulmuş olması da suç örgütü tanımlaması yapılabilmesi için gereklidir. Örgütün fiilen suç işleyip işlemediğinin bir önemi yoktur önemli olan üyelerin suç işleme amacı ile bir araya gelmiş olmasıdır. Örgütün suç işlemek amacı ile bir araya gelmiş olduğunun da tespit edilmesi icap eder.
Suç örgütü tanımlaması yapılabilmesi için gerekli olan koşullardan biri de birden fazla ve belirsiz sayıda suç işleme amacına yönelik olarak örgüt faaliyetlerinin olmasıdır. Suç örgütünü meydana getirenlerin süreklilik arz eden bir faaliyet içerisinde olması gerekir. Bu bakımdan da örgütte sürekli olarak suç işleme kararlılığının olup olmadığına bakılır.
Örgüt işlemeyi amaçladığı suçlar için yeterli araç ve gerece de sahip olmalıdır. Bunun yanı sıra yeterli sayıda üyesi bulunduğunda bir örgütün varlığından söz edilebilir. Örgütün sahip olduğu araç ve gereçler silah olmak zorunda değildir.
Kamu düzenini tehlikeye sokabilecek nispette sıkı bir birleşmeye sahip olan ve birden fazla suç işlemek amacıyla bir araya gelen en az 3 kişi süreklilik arz eden bir faaliyet içinde olduğunda örgüt yapılanmasından söz edilebilir. Kara para aklama suçu örgütlü olarak işlendiği takdirde verilecek ceza 6-14 yıl aralığında hapis olurken 40 bin güne kadar da adli para cezası uygulanır.
Kara Para Aklama Suçu Etkin Pişmanlık
Kişi suç işledikten sonra pişman olduğu takdirde suç sebebi ile ortaya çıkan zararları giderirse ceza indirimi hükümleri kapsamında bu haktan yararlanabilmektedir. Bir suçu işledikten sonra kişi özgür iradesi ile pişman olduğunda ve suç olarak kabul edilen hukuka aykırı fiillerin yol açtığı sonuçları giderdiğinde ceza adaletine olumlu davranışları sebebi ile katkı sunar.
Suçun niteliğine bağlı olarak kişi etkin pişmanlık gösterdiği takdirde ceza indirimi ya da cezasızlık durumu söz konusu olabilmektedir. Yargılanan kişinin soruşturma ya da kovuşturma aşamasında suça yardım edenleri, suç ortaklarını, suça azmettirenleri ilgili makamlara bildirmesi etkin pişmanlıktan yararlanabilmesini sağlar.
Buna ilaveten işlenen suçun yol açacağı mağduriyetin giderilmesi de etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılması için başvurulan yöntemler arasındadır. Etkin pişmanlığa bağlı olarak uygulanacak ceza indirimi için kanunda açık hüküm olmalıdır. Fail, etkin pişmanlıktan yararlanmak için suç ortaklarını bildirmiş olsa ya da oluşan mağduriyeti gidermiş olsa dahi kanunda açık bir hüküm olmadığı takdirde etkin pişmanlıktan yararlanılamamaktadır.
Kara para aklama suçunda da etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilmektedir. Kovuşturmaya başlanmadan önce suça konu olan malvarlığı değerlerinin nerede bulunduğunu yetkililere bildiren bunların ele geçirilmesini sağlayan kişiye ceza verilmez.
Kara Para Aklama Suçu Adli Para Cezasına Çevrilme
Bir suç sebebi ile hapis cezasına ilaveten verilebilen adli para cezası tek başına da uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Kara para aklama suçunda verilen hapis cezası cezanın alt sınırı bakımından adli para cezasına çevrilmeye müsait bir suç değildir. Bu sebeple kara para aklama suçu adli para cezasına çevrilememektedir.
Kara Para Aklama Suçu Ceza Ertelemesi
Mahkeme sanık hakkında bir cezaya hükmettiğinde koşulların sağlanması durumunda bu cezanın cezaevinde çekilmesinden şartlı olarak vaz geçerse bu uygulama ceza ertelemesi olarak adlandırılmaktadır. Cezanın infazı belirli bir süre geri bırakıldığında bu durum ceza ertelemesi olarak adlandırılmaktadır.
Ceza ertelemesi kararı her mahkumiyet kararının ardından verilememektedir. Bunun için koşulların sağlanmış olması zorunludur. Öncelikle hükümlü ceza ertelemesinden yararlanabilmek için daha önce kasıtlı bir suç sebebi ile hüküm giymiş olmamalıdır. Türk Ceza Kanunu uyarınca 2 yıl ve altında verilen hapsi cezalarının ertelenebilmesi mümkün olmaktadır.
Mahkemede sanık hakkında oluşacak kanının da erteleme sırasında dikkate alınması gerekir. Mahkeme hükümlünün pişman olduğuna ve bir daha suç işlemeyeceğine kanaat getirmelidir. Kamunun ya da mağdurun zararının giderilmesi yönünde mahkemece bir karar verildiğinde ise sanığın bu zararı ortadan kaldırması ceza ertelemesi alınabilmesi için gerekli olur.
Türk Ceza Kanunu uyarınca ceza ertelemesi verilen bir sanık hakkında ayrıca denetim süresi de öngörülür. Denetim süresi içerisindeyken sanık yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır. Kara para aklama suçu ceza ertelemesi uygulanabilen suçlar arasında yer alır. Kara para aklama suçuna istinaden mahkeme 2 yıl ve altında hapis cezası verdiği takdirde ceza ertelemesi yapılabilmektedir.
Kara Para Aklama Suçu HAGB
Sanık hakkında bir cezaya hükmolunduğunda ceza belirli bir denetim süresi içinde çekilirken sanığın koşulları sağlaması durumunda cezanın sonuç doğurmaması, davanın düşmesi hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile mümkündür. HAGB kararı kişiye ikinci bir şans vermesi bakımından önemli bir uygulamadır. Bu karar verileceği zaman bazı şartların sağlanmış olması gerekirken bu koşullar bir arada bulunmalıdır.
Hakkında HAGB kararı verilecek kişi daha önce kasıtlı bir suç sebebi ile ceza almış olmamalıdır. Sanık hakkında önceden kesinleşen bir mahkumiyet kararı varsa ve bu kasıtlı bir suç nedeni ile alınmış ise HAGB kararı verilemez. Cezanın hapis cezası veya adli para cezası olmasının bir önemi olmaz. Kara para aklama suçu için de verilen hapis cezası 2 yıl ve altında ise HAGB kararı verilebilmesi mümkün olur.
Kara Para Aklama Suçu Şikayet Süresi
Kara para aklama suçu şikayete tabi bir suç değildir. Bu suç ceza davası çerçevesinde ele alınan suçlar arasında yer alır. Ceza davalarının bir diğer özelliği de kamu davası niteliği taşımasıdır. Bu sebeple savcılık makamı suça ilişkin haber alır almaz soruşturmayı re ’sen başlatır. Ceza davalarında şikayetten vaz geçilmesi davanın düşmesine sebep olmaz.
Bu davalar kamu davası olması sebebi ile savcılık makamının kamu adına iddia makamı sıfatı ile dava sonuçlanan kadar yer aldığı türdedir. Ceza davaları Ceza Mahkemeleri vasıtası ile görülürken uygulanan yaptırımlar hürriyeti kısıtlayıcı nitelikte olabilir. Ceza davaları ağır yaptırımların uygulandığı türde davalardır. Kara para aklama suçuyla ilgili olarak dava zamanaşımı süresi içerisinde şikayet hakkı kullanılabilir.
Kara Para Aklama Suçu Dava Zamanaşımı
Bir suç işlendiğinde süresi içerisinde dava açılması gerekir. Dava zamanaşımı süreleri aşıldığında ya da dava açılsa bile kanuni süresi içinde sonuçlanmadığında ceza davası düşer. Kara para aklama suçu ile ilgili olarak dava zamanaşımı süresi 15 yıl olurken bu süre içerisinde dava açılmaması davanın düşmesine yol açar.
Kara Para Aklama Suçu Uzlaşma
Suç isnadı altındaki kişi ile suçun mağdurunun uzlaştırmacı vasıtası ile iletişim kurması ve anlaşma yoluna gidilmesi uzlaşma olarak adlandırılmaktadır. Kara para aklama suçuyla ilgili olarak da uzlaşma merak edilenler arasındadır. Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanması ya da kara para aklama suçu uzlaşma kapsamında yer almayan bir suç tipidir.
Kara Para Aklama Suçu Görevli Mahkeme
Ceza davası kapsamında yer alan suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçu nitelikli olarak işlendiği takdirde öngörülen cezalarda da artış olur. Bu suç için şikayet şartı aranmadığından savcılık makamı suçu haber alır almaz kendiliğinden soruşturma başlatır. Kara para aklama suçunda Asliye Ceza Mahkemesi görev alır.
İşbu mahkemede incelenen ve karara bağlanan kara para aklama suçunda tecrübeli bir ceza avukatından hukuksal yardım almak kişi adına son derece faydalı olacaktır. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin konuya ilişkin vermiş olduğu 18.03.2021 tarihli kararı şöyledir:
Suç : Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, 3628 sayılı Kanuna Muhalefet, Kamu görevlisinin ticareti, Kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma
Hüküm : 1-Sanık … Hakkında;
a)Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma ve kamu görevlisinin ticareti suçlarından; 3628 sayılı Kanunun 17. maddesi ve CMK’nın 223/8 maddesi uyarınca ayrı ayrı düşme
b)Gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunma suçundan; CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraat
c)Haksız mal edinme suçundan; 3628 sayılı Kanunun 13/1, TCK’nın 62, 53 ve 14. maddeleri uyarınca mahkumiyet
2-Sanıklar … ve … Hakkında;
Kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma ve kamu görevlisinin ticareti suçlarından; CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca ayrı ayrı beraat
3-Sanıklar … ve … Hakkında;
Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçundan CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca ayrı ayrı beraat
4-Sanık … Hakkında;
a) Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçundan; CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca beraat
b) Haksız mal edinme, mal kaçırma veya gizleme suçundan;
CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraat
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Temyiz incelemesine konu olup, 14.06.2011 tarihli iddianame ile kamu davası açılan suçlardan kamu görevlisinin suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklaması suçunun temel cezasının, suç tarihi itibariyle yürürlükte ve sanık lehine olan 5237 sayılı TCK’nın 282. maddesinin 1. fıkrasının 26.06.2009 tarih ve 5918 sayılı Kanunun 5. maddesi ile yapılan değişiklik öncesi halinde “iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası” şeklinde düzenlenmesi; 3628 sayılı Kanunun 13. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen haksız mal edinme suçunun temel cezasının “üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş milyon liradan on milyon liraya kadar adli para cezası”, 3628 sayılı Kanunun 12. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı bildirimde bulunma suçunun cezasının “6 aydan 3 yıla kadar hapis”, TCK’nın 259. maddesinde düzenlenen kamu görevlisinin ticareti suçunun cezasının “altı aya kadar hapis veya adli para cezası” ve TCK’nın 266. maddesinde düzenlenen kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma suçunun cezasının ise “ilgili suçun tanımında kamu görevlisi sıfatı esasen göz önünde bulundurulmamış ise, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır” şeklinde olduğu; Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 30.01.2019 tarih ve 2019/1 sayılı kararında da “Ceza Dairelerinin görevlerinin belirlenmesinde, mahkûmiyet kararlarında mahkeme hükmündeki, mahkûmiyet dışındaki kararların temyiz incelemesinde ise iddianame, varsa görevsizlik kararı ya da diğer dava açan belgedeki nitelenen suç esas alınır. Temyiz incelemesine konu olan suçların ceza miktarlarında sonradan değişiklik olması halinde tebliğname tarihindeki suçun temel şekline göre ceza miktarları göz önünde bulundurularak görevli ceza dairesi belirlenir. Birden fazla suçun yer aldığı hükümlerin temyiz incelemesi, incelemeye konu suçlardan yaptırımı en ağır olanına bakmakla görevli dairece yapılır. Çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı belirlenirken suçun temel şekline göre hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır, üst sınırların eşit olması halinde ise alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu kabul edilir. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adli para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde nazara alınır. Suçların alt ve üst sınırlarının aynı olması durumunda ise temyiz incelemesi, tebliğnamenin düzenlendiği daire tarafından sonuçlandırılır. Ancak temyiz incelemesine konu ve ceza miktarları eşit olan suçlardan birisi Özel Ceza Kanununda, diğeri TCK’da düzenlenen suç ise temyiz incelemesi Özel Ceza Kanunundaki suça bakmakla görevli daire tarafından yapılır.” şeklinde düzenleme bulunduğu ve TCK’nın 282. maddesinde 26.06.2009 tarih ve 5918 sayılı Kanunun 5. maddesi ile yapılan değişikliğin tebliğname ve iddianame düzenleme tarihlerinden önce olup, sanık aleyhine olduğu da gözetildiğinde;
İddianamedeki sevke, mahkeme kararındaki nitelendirmeye, tebliğnamenin düzenlendiği tarihe, 2797 sayılı Yargıtay Kanununa 6572 sayılı Kanunun 27. maddesi ile eklenen geçici 14. maddesi hükmüne, 31.01.2019 tarih ve 30672 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 30.01.2019 tarih ve 2019/1 sayılı kararındaki iş bölümüne göre, işin incelenmesi Yargıtay Yüksek 19. Ceza Dairesine ait olmakla Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın ilgili Daireye GÖNDERİLMESİNE, 18.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay Kararları
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama hakkındaki 26.05.2022 tarihli kararı şu şekildedir:
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Kapatılan Şile Sulh Ceza Mahkemesinin 11.04.2013 tarih ve 2013/135 Değişik iş sayılı müsadereye ilişkin kararı, her ne kadar tabi olduğu yasa yolu ve başvurusu süresi gösterilmemiş ise de, CMK’nın 223/1. maddesi gereğince hüküm niteliğinde olup; aynı Kanunun 258. M addesi uyarınca temyiz yasa yoluna tabi olduğu, aleyhine müsadere kararı verilen …’a gıyabi kararın tebliğ edilmediği, …’ın öğrenme üzerine 17.04.2013 tarihli dilekçe ile anılan karara itirazda bulunduğu, yasa yolunda yanılma sonucu verilen itiraz dilekçesi üzerine dosyanın Şile Asliye Ceza Mahkemesine gönderildiği, anılan mahkemenin 01.07.2013 tarih ve 2013/57 Değişik iş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, akabinde … vekilinin sunduğu 14.04.2017 tarihli temyiz dilekçesi üzerine Şile Sulh Ceza Hakimliğinin 26.04.2017 tarih ve 2017/106 Değişik iş sayılı Ek Kararı ile dosyanın “İstinaf/Yargıtay merciine gönderilmesi talebinin reddine” karar verildiği, aleyhine müsadere kararı verilen vekilinin bu kararın tarafına tebliği sonrası süresi içinde 29.06.2017 havale tarihli dilekçe ile karar itiraz ettiği anlaşılmış olup; 5271 sayılı CMK’nın 264/1. maddesinde yer alan “kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciinin belirlenmesinde yanılma, başvurucunun haklarını ortadan kaldırmaz” hükmü gereğince aleyhine müsadere kararı verilen …’ın
17.04.2013 tarihli dilekçesinin temyiz başvurusu olduğu ve Şile Asliye Ceza Mahkemesinin 01.07.2013 tarih ve 2013/57 Değişik iş sayılı kararı ile Şile Sulh Ceza Hakimliğinin 26.04.2017 tarih ve 2017/106 Değişik iş sayılı Ek Kararının hukuki değerden yoksun olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
1-Şile Cumhuriyet Başsavcılığının 05.04.2013 tarih ve 2013/268 sayılı talebi ile kara para aklama suçundan dolayı yürütülen soruşturma kapsamında müsadere talebinde bulunduğu, anılan suçun TCK’nın 282. maddesinde düzenlenmiş olup, bu suç hakkında yargılama yapma görev ve yetkisinin Asliye Ceza Mahkemesine ait olduğu, CMK’nın 256/1. maddesinde “Müsadere kararı verilmesi gereken hallerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemişse; karar verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabilir.” düzenlemesine yer verildiği cihetle, müsadere talebi ile ilgili karar verme görev ve yetkisinin Asliye Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilmeksizin görevsiz mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi,
2-5271 sayılı CMK’nın 257. maddesinde yer alan “256. maddeye göre verilmesi gereken kararlar, duruşmalı olarak verilir. Müsadere veya iade olunacak eşya veya diğer malvarlığı değerleri üzerinde hakkı olan kimselerde duruşmaya çağrılır. Bu kişiler, sanığın sahip olduğu hakları kullanabilirler.” şeklindeki düzenleme karşısında; CMK’nın 257. maddesi uyarınca duruşma açılarak, TCK’nın 55. maddesi gereğince mal ve hesaplarının müsaderesine karar verilen malen sorumlu …’ın, usulüne uygun şekilde davadan haberdar edilip, duruşmaya çağrılarak müsadere konusunda beyanının alınması gerektiği gözetilmeden, duruşma açılmaksızın dosya üzerinden karar verilmesi,
3-Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün 01.04.2013 tarih ve 14838002.4-2-ELK-6-2009/13652/31477 sayılı yazısı ve ekleri ile Şile Cumhuriyet Başsavcılığının 05.04.2013 tarihli yazısında belirtilen, Kanton Zürih Savcılığının … hakkındaki kara para aklama suçundan yürütülen soruşturma evraklarının, Zürih Bölge Hukuk Mahkemesi kararının ve bunların tercümelerinin; ayrıca sanık hakkında suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçundan yürütülen soruşturma olup olmadığının Şile Cumhuriyet Başsavcılığından sorulmak suretiyle araştırılarak, varsa soruşturma evraklarının kül halinde Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde aslı veya onaylı suretlerinni dosya kapsamına alınması gerektiğinin düşünülmemesi,
Kanuna aykırı … ve vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 26.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sıkça Sorulan Sorular
Kara Para Aklama Suçu Nedir?
Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu olarak da bilinen kara para aklama suçunda suçtan elde edilen malvarlığı değerlerine meşruiyet kazandırılmaya çalışılır. Bu malvarlığı değerlerinin yurt dışına transfer edilmesi, gayrimeşru kaynağının gizlenmesi de kara para aklama suçu kapsamında yer alır.
Kara Para Aklama Suçu Hangi Mahkemede Görülür?
Kara para aklama suçu ceza davası kapsamında yer alan bir suç türüdür. Bu suçun takibi şikayete tabi değildir ve Cumhuriyet savcısı tarafından re ‘sen soruşturulur. Kara para aklama suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesi’dir.
Kara Para Aklama Suçu Adli Para Cezasına Çevrilebilir mi?
Kara para aklama suçunda verilen cezanın adli para cezasına çevrilebilmesi söz konusu değildir. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunda öngörülen hapis cezası miktarı sebebi ile adli para cezasına çevirme uygulanamamaktadır.