Mehir alacağı davası eşlerin boşanma davaları ile ilgili olarak merak edecekleri arasında yer alır. Mehir olarak adlandırılan kavram İslam Hukuku kapsamında ortaya çıkmaktadır. Evlenme işlemi sırasında erkeğin eşe verdiği para ya da mal mehir olarak adlandırılmaktadır.
Mehir olarak erkeğin eşe verdiği ya da vermeyi taahhüt ettiği para, mal cinsi unsurlar olası boşanma hali kapsamında merak edilmektedir. Yargıtay kararları incelendiğinde mehir alacağı olarak değerlendirilen bu tür alacaklar bağışlama vaadi olarak adlandırılmaktadır. Yargıtay’ın mehir alacağını Borçlar Kanunu kapsamında ele aldığı görülmektedir.
İslam Aile Hukuku kapsamında mehr-i müeccel, mehr-i muaccel, mehr-i misil ve mehr-i müsemmadan bahsetmek gerekir. Türk pozitif hukuku açısından konu ele alındığında mehrin hukuki niteliği boşanmanın ardından verilen tazminat üzerinde anlaşma şeklinde yorumlanabilir.
Osmanlı Hukuku ve Şer’i Hukuk açısından değerlendirildiğinde aile hukuku müessesesi olarak kabul edilen mehirin pozitif hukuk içerisinde yasalarla düzenlenmediği görülür. Buna rağmen toplumsal yapıda mehir uygulamalarının devam etmesi ve bu konunun boşanma davalarına yansıması da kaçınılmaz olmaktadır.
Bu durumda da Yargıtay’ın bu tür uyuşmazlıklara çözüm bulmak için bazı uygulamalara gittiği görülmektedir. Türk Borçlar Kanunu uyarınca bağışlama sözleşmesi hükümleri çerçevesinde konu açıklanmaya çalışılmaktadır.
Mehir alacağı davası ile ilgili olarak Yargıtay’ın uygulamaları esas alınmaktadır. İslam Hukuku’nda ve Osmanlı Hukuku’nda, koca evlenmenin dini akdi aşamasında kadına bir mal ya da para vermeyi taahhüt eder. Bu uygulama eski hukuktaki kanundan doğan borç niteliğini yeni hukukta kaybetmiştir.
Kanundan doğan alacak niteliğini kaybetmiş olması nedeni ile mehir alacağı sözleşmesi korunabilen alacak hakkı olarak değerlendirilmektedir. Mehir sözleşmelerinin hukuki niteliği konusunda bir görüş birliğinin olmaması da önemli bir konudur.
Mehir, evlenmenin bir şartı olarak kabul edilmemektedir. Mehirin evliliğin sonucu olarak görülmesi onu satış sözleşmelerinden ayırır. Başlık parasından da bir noktada ayrılan mehir için kadının kendisine verilen bir taahhüttür denebilir. Bu taahhüt para ya da mal olabilmektedir.
Başlık parası mehirden farklı olarak evlenilen kadının ailesine ödenen bir paradır. Pozitif hukuk açısından değerlendirildiğinde mehir sözleşmelerinin kural olarak ahlaka aykırı olmadığı kabul edilmektedir. Bunun yanı sıra kişilik hakları açısından da kural olarak bir sakıncası olmadığı düşünülür.
Mehir olarak tayin edilebilecekler arasında satışı ve kullanılması yasak olmayan şeyler bulunur. Bunlar belirlenirken İslam Hukuku’na göre hareket edilir. Her türlü mal varlığı değeri, taşınır ve taşınmaz eşyalar, intifa hakkı mehir olarak verilebilmektedir.
Mehir dini nikah akdi sırasında tayin edilir. Bu uygulama nişanda veya düğünde verilen hediyelerden ayrıdır. Düğünde takılan ziynet eşyaları ya da nişanda verilen hediyeler mehir kapsamında yer almaz.
Mehir Alacağı Davası Nedir?
Mehir alacağı davası eşlerin boşanmaya karar vermeleri durumunda ortaya çıkabilen bir konudur. Mehir olarak adlandırılan kavramın dini nikah akdi sırasında eşe taahhüt edilen mal veya para olabileceği görülür.
Mehr-i müsemma olarak adlandırılan uygulamada taraflarca mehrin belirlendiği görülmektedir. Mehr-i misil olarak adlandırılan durum ise taraflarca mehrin belirlenmemiş olmasında ortaya çıkar. Tarafların belirlediği mehirin herhangi bir nedenle hükümsüz olması durumunda kadına verilecek mehir, mehr-i misil olarak isimlendirilmektedir.
- Mehr-i misil hesaplaması yapılırken aynı sosyal konumdaki kadınların mehir miktarları dikkate alınır. Mehr-i müsemma ise ödeme şekline bağlı olarak iki başlık altında incelenebilir. Evlilik akdi yapılırken peşin ödenen mehir, mehr-i muaccel olarak tanımlanır.
- Evlilik sırasında mehrin ileri bir tarihte ödenmesi kararlaştırılabilir. Bu durumda da mehr-i müeccel tanımlaması doğru olacaktır. Mehr-müeccelin belirli bir vadeye tanımlanabilmesi de mümkündür. İslam Hukuku’nda ve Osmanlı Hukuku’nda mehir Aile Hukuku müessesesi olarak değerlendirilir.
- Günümüz hukukunda mehir alacağı sözleşmesel temelde değerlendirilen bir hak olarak kabul edilir. Taraflar karşılıklı olarak birbiri ile uyumlu bir irade beyanında bulunduğu takdirde mehir alacağı konusu gündeme gelebilecektir.
- Evlenme akdi sırasında mehir peşin alındığında mehr-i muaccelin doktrine uygun olarak elden bağışlama şeklinde değerlendirildiği görülmektedir. Mehr-i müeccel konusunda ise hukuk doktrininde tartışmaların olduğu görülmektedir.
- Türk Medeni Kanunu’na göre evlenme akdi gerçekleşirken karı kocadan biri diğerine mal ya da para verebilir. Bunun yanı sıra mal ve para vermeyi taahhüt ederek bunu ileri bir tarihte de gerçekleştirebilmektedir.
- Yargıtay kararları incelendiğinde görülen ise mehr-i müeccelin bir bağışlama vaadi olarak değerlendirildiğidir. Yargıtay kararları doğrultusunda mehir bağışlama veya bağışlama sözü verme olarak değerlendirilirken kadını koruma ve kollama amacı da gütmektedir.
Mehir alacağı davası ile ilgili olarak Mehir sözleşmesinin geçerliliği için dini törenin yapılması yeterli olmaktadır. Türk Borçlar Kanunu uyarınca bağışlama sözleşmelerine ilişkin hükümler mehir alacağına ilişkin davalarda esas alınır.
Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde değerlendirilen mehir alacağına ilişkin çeşitli uygulamalardan söz edilmesi gerekir. Türk Borçlar Kanunu 146. Maddesi uyarınca mehirin ödenmesinin belirli bir vadeye bağlanması durumunda alacak muaccel olduğu tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımına tabi olur.
Boşanma ya da ölüm gibi belirsiz süreye bağlanan mehir alacaklarında ise boşanma ya da ölümün meydana gelmesini takiben 10 yıllık süre zamanaşımı süresi olarak değerlendirilmektedir. Mehirin muaccel olabilmesi içinse evlilik birliğinin boşanma yolu ile sonlanmış olması gerekir. Eğer tarih olarak eşlerden birinin ölümüne ertelenmişse bu durumda da eşlerden birinin ölüm tarihinden itibaren muaccel olması söz konusudur.
Türk Borçlar Kanunu’na Göre Mehir Alacağı Davası
Mehir alacağı, pozitif hukuk kapsamında Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan bağışlama sözleşmeleri esas alınarak hareket edilir. Türk Borçlar Kanunu uyarınca taşınır veya taşınmaz mallara konu olan mehr-i müeccel anlaşmalarının adi yazılı şekilde yapılması zorunludur. Aksi takdirde geçerliliği söz konusu olmayacaktır.
Sözleşme yapılırken bağışlama sözü verenin imzasının olması yeterli görülmektedir. Mehr-i müeccele ilişkin bir taşınmaz üzerindeki ayni haklar verileceği zaman tapu memuru önünde bağışlamanın yapılmış olması gerekir. Bu şekilde yapılmayan sözleşmelerin şekle aykırı olduğu kabulünden esasla geçerliliği olmamaktadır.
Mehrin ödenmesine ilişkin olarak mehir borçlusu kocanın ölümüne erteleme söz konusu ise sözleşmenim yerine getirilmesi bağışlayanın ölümüne bağlı bağışlama hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu durumda da mehir sözleşmesi miras sözleşmesi gibi resmi biçimde yapılmak zorundadır.
Bağışlama sözü verme özelliğinden dolayı mehr-i müeccelden bir borç doğduğunda bu borç mirasçılara intikal etme özelliği de taşımaktadır. Mehir borçlusu erkek ölürse borcun mirasçıların terekesinden karşılanması gerekir.
Bilindiği gibi tereke miras bırakanın mal varlığı olarak adlandırılır. Murisin terekesi üzerinden mirasçılar yükümlü oldukları borçları yerine getirmekle sorumlu tutulacaklardır. Mehirin geri alınabilmesi kanunda yer alan koşulların gerçekleşmesi ile mümkün olmaktadır.
Mehir Alacağı Davası Hangi Mahkeme Açılır?
Mehir alacağı davası ile ilgili olarak boşanma davası ile birlikte dava açılabilmesi mümkün olmaktadır. Boşanma davaları Aile Mahkemesi’ne başvuru yapılarak açılır. Eşlerden birinin yerleşim yerindeki aile mahkemelerine dava açılabilir. Bunun yanı sıra boşanma davasından farklı olarak malvarlığına ilişkin bir dava söz konusu ise bu durumda asliye hukuk mahkemelerine başvuru gerekir. Davalının yerleşim yerindeki asliye hukuk mahkemesine dava açılır.
Evlilik birliği kurulurken eşler kendi iradeleri ile bu kararı uygulayabilir. Aile toplumun temel yapı taşıdır. Bu nedenle de kanunlar aracılığı ile korunur. Eşler birçok nedene dayanarak ayrılma yönünde bir karar aldıklarında mahkemelere baş vuru yapmak zorundadır.
Bu durumda da Aile Mahkemesi’ne müracaat etmek sureti ile ayrılık işlemlerini başlatabilmektedirler. Boşanma davalarına Aile Mahkemeleri bakar. Evlilik birliği mahkeme kararı ile sonlandırılabilmektedir.
Mehir olarak adlandırılan kavram kocanın evlenme sözleşmesi anında veya sonrasında kadına verdiği ekonomik değeri olan şeyler veya paradır. Bağışlama vaadi olarak tanımlanan mehir için rızai bir akit denmesi de mümkündür.
Bağışlama vaadi ise bir akit olarak değerlendirilmemekte ve akdin kendisi olarak kabul edilmektedir. Bağışlama vaadi ise Türk Borçlar Kanunu dikkate alındığında 288. Maddesi uyarınca bağışlama sözü verme olarak kabul edilir.
Bağışlama vaadinin geçerli olması için yapılan sözleşmenin yazılı şekilde olması gerekir. Mehir senedi ileriye dönük bir bağışlama vaadi niteliğine sahiptir. Bundan dolayı da bağışlama vaadinin geçerli olabilmesi şekli hususların yerine getirilmesi ile mümkündür. Mehir senedinin geçerliliği için de aynı koşullara bakılır.
Yargıtay kararları uyarınca mehir senetleri ispat aracı olarak görülür. Mehr-i müeccelin evlilik birliği ile ilişkili olması ve evlilik akdinden kaynaklanması nedeni ile de aile hukuku ile ilişkisi bulunur. Mehir senedinden kaynaklanacak alacak davaları için de Aile Mahkemesi’ne müracaat edilmesi zorunlu olmaktadır.
Mehir Alacağı Şekil Şartları
Mehir alacağı şekil şartı bakımından kanunda belirlenen koşullarda hazırlanmış olmalıdır. Boşanma davalarını müteakip ya da ölümün gerçekleşmesinin ardından kadına erkek tarafından vaat edilen para ya da ekonomik değere sahip şeyler sözleşmenin yazılı olması halinde hukuken geçerli kabul edilir.
Türk Borçlar Kanunu 288. Maddesi bağışlama vaadini şekil şartına bağlar. Mehir senetleri de bağışlama vaadi kapsamında değerlendirilmesi nedeni ile yazılı şekil şartına tabidir. Tapulu taşınmazlar için tapu dairesinde işlemlerin yapılmış olması gerekir. Tapusuz taşınmazlar içinse taşınır eşya hükmünde kabul edildiklerinden resmi şekil şartına bağlılık geçerli değildir.
Mehir senedi yazılı olarak hazırlanması gereken bir belgedir. Bunun yanı sıra içerisinde yer alan bilgiler açık ve anlaşılır olmak zorundadır. Şekil şartına uygun olmadan hazırlanmış mehir sözleşmesi geçersiz kabul edilir. Bunun yanı sıra Türk Borçlar Kanunu 288. Maddesi gereği yazılı şekil şartına uyulmadığı halde sözlü şekilde anlaşılan bedeller verildiğinde geri alınamamaktadır.
Tarafların mehir olarak bir taşınmazı belirlemesi durumunda resmi şekil şartına uyulması zorunludur. Bu durumda da taşınmazla ilgili olarak tapu memuru tarafından yapılmış işlemlere gerek duyulur.
Mehir alacağı, evlenme sözleşmesi yapılırken ya da bu sözleşmenin devamı sırasında ortaya çıkan bir anlaşma olarak kabul edilebilir. Kadına para veya ekonomik yönden değeri olan bir şeyin hediye edilmesi mehir alacağının tanımıdır.
Mehir alacağının ileriye yönelik bir bağışlama vaadi olarak değerlendirilmesi ise pozitif hukukun konuya bakış açısıdır. İslam Hukuku, Osmanlı Hukuku mehir konusunu aile hukuku müessesesi içinde değerlendirmiştir. Günümüzde kullanılan pozitif hukuk içerisinde ise mehir konusunun yasalarla düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Bağışlama ya da bağışlama sözü verme kapsamında konu ele alınırken bu konuya ilişkin Yargıtay kararları uyarınca hareket edilmektedir.
Mehir Davası Nasıl Açılır?
Mehir davası, Yargıtay’ın son uygulamaları uyarınca, dava harcı ödenmesi kaydıyla boşanma davasıyla beraber açılabilir. Boşanma davası ise, taraflardan birinin yerleşim yeri aile mahkemesinde, aile mahkemesinin olmadığı yerlerde ise asliye hukuk mahkemesinde açılır. Fakat mehir senedine ilişkin hukuki talepler, boşanma davasından ayrı olarak sadece malvarlığına dair talepler olduğu için davalının yerleşim yeri asliye hukuk mahkemelerinde açılır. İşbu dava, usulüne uygun hazırlanmış dava dilekçesinin görev – yetki mahkemeye ibraz edilmesiyle birlikte açılır.
Mehir Davası Ne Zaman Açılır?
Mehir senedinden doğan talepler, boşanma davasıyla birlikte ileri sürülebilir. Mehir senedine ilişkin ileri sürülen taleplerin ve iddiaların elverişli ispat araçlarıyla ispatlanması, taleplerin müspet karşılık bulması adına elzemdir. Öte yandan, Yargıtay tarafından bağışlama vaadi olarak değerlendirilen mehir senetlerinde vaat edilen bağışlama yerine getirilmediği takdirde dava açmak suretiyle bağışın ifası talep edilebilir. Mehir senedi dolayısıyla ileri sürülen taleplerin eksiksiz ifası için aile hukuku avukatından yardım almak oldukça yararlı olacaktır.
Mehir Senedi Geçerlilik Şartları
Mehir senedi, ileriye yönelik bağışlama vaadi özelliği taşır. Bu nedenle, mehir senedinin geçerlilik şartları, bağışlama vaadinin geçerlilik şartlarıyla aynıdır. Bağışlama vaadinin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde düzenlenmesi gerektiğini hüküm altına alan Türk Borçlar Kanunu m.288 uyarınca, mehir sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde düzenlenmiş olması şarttır. Mehir senediyle bağışlanması vaat edilen eşya taşınmaz ya da taşınmaz üzerindeki hak ise, senedin geçerliliği için resmi şekil şartı aranır.
Mehir senediyle vaat edilen bağışlamaya konu eşyanın taşınmaz veya taşınmaz üzerindeki hak olması halinde, mehir senedinin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde düzenlenmiş olması kâfi değildir: bu tür bir bağış vaadi içeren mehir senedinin geçerli olabilmesi için tapuda tescil işlemlerinin de yapılmış olması gerekir. Fakat tapusu olmayan taşınmazlar için bu şart aranmaz.
Mehir Senedi Zamanaşımı
Mehir senedi davası, boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Yargıtay tarafından bağışlama vaadi şeklinde kabul edilir. Mehir senedinde vaat edilen bağışlamanın yerine getirilmemesi halinde, mehir davası açmak suretiyle senette vaat edilen bağışın ifası talep edilir. Bu talep, herhangi bir zamanaşımına tabi kılınmamıştır. Mehir alacaklarında hukuki ve maddi kayıp yaşanmaması adına, emsal davalarla deneyim kazanmış uzman bir aile hukuku avukatından yardım almak, en doğru ve isabetli yaklaşım olacaktır.
Mehir Nasıl İspat Edilir?
Mehir sözleşmesi, Türk Medeni Kanunu’nda yasaklanmış hukuki ilişkilerden olmadığı için muteberdir. Bu itibarla mehir senedi, mehirin ispatında kullanılabilen ispat araçlarındandır. Yazılı şekilde düzenlenen mehir senedi, hukuken geçerlidir ve ispat aracı olarak kullanılır. Hukukta ileri sürülen iddiaların ispatı, hukuk tekniği ve bilgisi olmadan oldukça zordur. Bu itibarla, mehir ispatı için uzman bir avukattan yardım almak yararlı olacaktır.
Anlaşmalı Boşanmada Mehir
Mehir, İslam Hukuku’ndan vücut bulan ve günümüze kadar uygulanagelen, evlilik ile birlikte erkeğin kadına verdiği değerli bir mal, para ya da ekonomik değeri olan hediyedir. En az bir yıldır evli olan, boşanma konusunda ve boşanmanın mali sonuçlarına uzlaşan eşler, aile mahkemesinde açacakları anlaşmalı boşanma davası ile resmen boşanır. Bir tür alacak hakkını ifade eden mehir, boşanma davasının ardından ayrı bir dava olarak açılmalı, mehir talebi ileri sürülmelidir.
Daha detaylı bilgi için İstanbul boşanma avukatımızdan bilgi alabilirsiniz.
Mehir Alacağı Yargıtay Kararları
Mehir alacağı, eşler arasında yaşanan başlıca uyuşmazlık konularındandır. Yargıtay, mehir alacağı uyuşmazlıklarına ilişkin birçok karar açıklamıştır. Bu kararlardan bazıları şunlardır:
2. Hukuk Dairesi 2020/4902 E. , 2020/5437 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ: Karşılıklı Boşanma-Mehir Alacağı
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından mehir alacağı davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı-karşı davalı kadın tarafından boşanma davası ile birlikte evlenirken düzenlenen mehir senedi nedeniyle 101 adet cumhuriyet altınının aynen olmadığı taktirde bedelinin iadesi talep edilmiş, davalı- karşı davacı erkek tarafından evlenirken taraflar arasında mehir senedi düzenlenmediği iddia edilmiş olup, Küçükçekmece 6. aile mahkemesinin 2016/224 esas, 2017/408 karar, 07/06/2017 tarihli kararı ile tanık anlatımlarından bu şekilde bir mehir belgesi düzenlendiği ve 101 altın olarak belirlendiği gerekçesi ile mehir alacağı davasının kabulüne karar verildiği, davalı-karşı davacı erkeğin istinaf etmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye mahkemesi 38. Hukuk Dairesinin 2018/397 esas, 2020/768 karar sayılı ilamı ile ” dava konusu mehir eşyalarının taraflar arasında senede bağlanmış olduğu öne sürülmesine karşın delil olarak sunulan senet imzalı değildir. Dolayısıyla kadın, erkeğin senette belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini ve senede bağlı bir ziynet eşyası alacağı olduğunu ispatlamak zorundadır. Evlenme sırasında mehir senedi düzenlendiği konusunda kadının soyut tanık beyanlarının hükme esas alınması tek başına iddiayı ispata yeterli görülmemiştir” şeklindeki gerekçe ile mehir alacağı davasının reddine karar verilmiş, bu karar davacı-karşı davalı kadın tarafından temyiz edilmiştir .
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. Davacı kadın tarafından dava konusu mehir eşyalarının taraflar arasında senede bağlanmış olduğu öne sürülmesine karşın delil olarak sunulan senet imzalı değildir.
Dolayısıyla kadın, erkeğin senette belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini ve senede bağlı bir ziynet eşyası alacağı olduğunu ispatlamak zorundadır. Davacı kadın mehir senedine dayalı alacak davasını gösterdiği diğer delillerle kanıtlayamamıştır. Ancak, davacı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmıştır. İspat yükü kendisine düşen ve davasını diğer delillerle kanıtlayamayan davacı tarafa, diğer tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 225 ve devamı maddelerindeki yeminle ilgili usul işlemleri yerine getirilip, gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 05.11.2020 (Prş.)
(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2020/1445 E. , 2020/2120 K. “İçtihat Metni”
MAHKEMESİ:Aile Mahkemesi
Dava, malın ayıplı olmasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olarak açılan davada İstanbul Anadolu 10. Aile ve Karaman 2. Aile Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile dosyada son karar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra verilmiş ise de iki farklı bölge adliye mahkemesinin yargı çevresinde kalan mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmiş olması ve 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin görevinin yargı çevresi içerisinde bulunan adlî yargı ilk derece hukuk mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek olduğundan yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K AR A R
Dava, taraflar arasında düzenlenen mehir senedinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Karaman 2. Aile Mahkemesince; HMK’nın 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı Kanunun 10. maddesinde sözleşmeden
doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınarak özel yetki kuralı düzenlenmiştir. Kesin yetki halleri dışında, bir dava için özel yetki kuralı bulunsa bile, davacının genel yetki ile özel yetki arasında bir seçim hakkı vardır. Davacı, davasını dilerse genel yetkili mahkemede, dilerse özel yetkili mahkemede açar. Taraflar arasında düzenlenen mehir senedi adlı belgede, cinsi ve miktarı yazılı olan eşyaların davacıya verildiği belirtilmiştir. Davalının ikametgahı bakımından Mahkememiz yetkili değildir. Davalının dava açıldığı tarihte ikametgahının İstanbul olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
İstanbul Anadolu 10. Aile Mahkemesince; Karaman Aile Mahkemesince davalıya TK’nın 21/1. maddesi mucibince tebligat çıkartılmış, 23/10/2018 tarihinde söz konusu adresten tebligat iade edilmiş, akabinde mahkemece dava dilekçesi ve tensip tutanağının TK’nın 21/2. maddesi mucibince usulüne uygun olarak 26/11/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı, yasal süresi geçtikten sonra 19/12/2018 tarihinde cevap sunmuştur. İlk itirazlar, HMK’nın 117/1. maddesi mucibince cevap dilekçesinde sunulmak zorundadır ve bu sürede sunulmazsa dinlenmez. Kesin yetki olmayan hallerde de yetki itirazı ilk itirazdır ve davalı yasal süresi geçtikten sonra yetki itirazında bulunduğundan davalının yetki itirazı usulüne uygun değildir. Karaman Aile Mahkemeleri yetkili gerekçesi ile yetkisizlik kararı verilmiştir. HMK’nın 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı Kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da
özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca BK’nın 73.(6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89.) maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. (Bkz. HGK. 5.11.2003, 2003/13-640-627 sayılı kararı) Az yukarıda anılan BK’nın 73. (6098 sayılı Türk Borçlar
27/07/2022 15:41 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 1
YARGITAY BAŞKANLIĞI
Kanunu 89.) maddesi gereğince, para alacağının tahsili amacıyla açılan eldeki davada, Karaman 2. Aile Mahkemeleri de bu davaya bakmaya yetkilidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri ile 5235 sayılı Kanunun 36/3. Maddesi gereğince Karaman 2. Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 25/06/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.